• Öksürük
ÖKSÜRÜK ÖNEMLİ HASTALIKLARIN BELİRTİSİ OLABİLİR
Öksürük solunum hastalıklarının en sık görülen belirtilerinden biridir. Polikliniklere, hastaların % 3-40'ı öksürük yakınması ile başvururlar. Hastaların büyük çoğunluğu kadındır. Öksürük basit bir viral enfeksiyonun belirtisi olabileceği gibi, ciddi bir hastalığın veya yaşamı tehdit eden bir durumun habercisi de olabilir. Oysa ki sigara içen ve öksürüğü olan kişilerin birçoğu bu durumun normal kabul ederek hekime başvurmaz. Öksürüğün, hem tıbbi hem de sosyal önemi vardır. Öksürüğe bağlı bayılmalar, özellikle sürücüler için, az da olsa ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir. Sık öksüren insanlar ziyaretlerden, sosyal aktivitelerden kaçınırlar ve izole hayatlar yaşarlar.
Öksürük basitçe solunum yollarının temizlenmesini sağlayan reflekstir. Öksürük, akciğerleri aspirasyondan korur ve alt solunum yollarına yabancı maddelerin girişini engeller, artmış bronşiyal sekresyonların atılmasını sağlar. Enfeksiyonların toplumda yayılmasına ve önemli miktarda sağlık harcamasına yol açması gibi olumsuz etkileri söz konusudur. Öksürük birçok nedenle ortaya çıkabileceği için ayırıcı tanısı zordur. Hastaya yaklaşımın belki en önemli aşaması hastadan iyi bir öykü alınmasıdır..
Akut öksürük, 3 haftadan kısa süren öksürüktür. En sık nedeni soğuk algınlığıdır. Soğuk algınlığına virüsler (en sık rhinovirüs, coronavirüs, parainfluenza, RSV, adenovirüs ve enterovirüs) yol açar. Soğuk algınlığı kendiliğinden iyileşebilmektedir, çoğu zaman tedavi gerektirmez. Nadiren pnömoni, sol kalp yetmezliği, pulmoner emboli gibi yaşamı tehdit eden nedene de bağlı olabilir. Subakut öksürük, 3-8 hafta arasında süren öksürüktür. En sık neden enfeksiyondur. Astım, sinüzit, devam eden allerjen ve irritan maruziyeti ise diğer sık rastlanan nedenlerdir. Kronik öksürük, 8 haftadan daha uzun süren öksürüktür. Kronik öksürük önemli bir morbidite (hasta olma oranı) nedenidir ve yaşam kalitesini etkilemektedir. Bu nedenle tedavi edilmesi gereken klinik bir durumdur. Erişkin yaş grubunda görülme oranı %3-40'tır. Göğüs hastalıkları polikliniklerine yapılan başvuruların % 10-38'i kronik öksürük nedeniyledir.
Çocukluk çağında, tekrarlayan öksürüklerin çoğu viral kaynaklı olsa da, okul öncesi ve ilkokul çağı çocukların %10'unda soğuk algınlığı ile ilişkisi olmayan ve hışıltısız persistant öksürük mevcuttur. Çocukluk çağı hışıltısız öksürüğünün en önemli nedeni ebeveynlerin sigara içimine bağlı oluşan ev içi hava kirliliğidir. Anne ve babası sigara içen 11 yaş altı çocuklarda, kronik öksürük görülme sıklığı % 50'lere ulaşmaktadır. Erişkinlerde kronik öksürük en sık nedeni "sigara içimi"dir. Sigara içilen süre ve tüketilen sigara miktarı arttıkça balgamlı öksürük görülme sıklığı da artar. Sigara içmeyen erişkinlerde kronik öksürük en sık nedenleri postnasal akıntı sendromu (PNDS), gastroözefagial reflü hastalığı (GÖRH), astım ve hipertansiyonda hastalarının aldığı anjiyotensin konverting enzim inhibitör (ACEI) grubunda olan ilaçların kullanımıdır.
Postnasal akıntı sendromu, burun akıntısının genizden boğaza doğru akması sık sık boğazı temizleme ihtiyacı ve çoğu zaman burun akıntısı ya da burun etrafında dolgunluğu ifade etmektedir. Hastaların % 20'si bu durumun farkında olmayabilir. Sigara içmeyen erişkinlerde kronik öksürük nedeni % 24-29 astımla ilişkilidir. Hışıltılı solunum, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi, kronik öksürük nöbetleri başlıca belirtilerdir. Öksürük genellikle kurudur, gece görülür. Daha az görülen ise öksürük varyant astma, öksürüğün tek semptom olarak görüldüğü astım olarak kabul edilir.
Gastroözefagial reflü (GÖR) mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışı anlamına gelir. GÖR hastalığı göğüste yanma, ağza acı su gelmesi, belirgin mide yakınmaları, kronik öksürük ve seste boğuklaşma başlıca belirtileridir.. GÖR hastalığı toplumun % 20'inde görülür. Anjiyotensin konverting enzim inhibitörler, (ACEI) kalp yetmezliği, hipertansiyon, miyokard enfarktüsü vb. tedavisinde kullanılır. ACEI kullanımında kronik öksürük %19 görülür. Tedavide İlacın kesilmesi yeterlidir. Hasta Bina Sendromu günümüzde kronik öksürük nedenlerinden biridir. Binaların havalandırna şekli ve hava kaynaklı kirleticiler, iş stresi, binalarda bulunan mikroorganizmalar ve çeşitli organik bileşimler hasta bina sendromuna yol açar. Erişkinlerin %9'unda bilinen bir solunum sistemi hastalığı olmadığı halde kronik öksürük görülür.
Obez ve depresif belirtilere sahip bu hastalarda kronik psikojenik öksürükten söz edilebilir. Kronik öksürük yapan diğer nedenler arasında allerjik nedenler, mesleki maruziyetler, bazı irritan mekanizmalar, solunum sistemindeki iyi veya kötü huylu kitleler, akciğerlerin interstisyel hastalıkları, bazı irritan mekanizmalar vb. sayılabilir. Sigara için yada içmeyin öksürük yakınmanız varsa lütfen bir hekime başvurun. Öksürük; basit, tedavi gerektirmeyen bir nedene bağlı olabileceği gibi mutlaka tedavi gerektiren ve erken teşhisin hayat kurtardığı ciddi bir hastalığın belirtisi de olabilir.
• Alerjik Astım
ALLERJİK ASTIM:
Astım, hava yollarını döşeyen mukoza denilen zarların genetik ve çevresel tetikleyicilerle şişmesiyle hava yollarında daralma sonucunda meydana gelir. Son yıllarda sıklığı artmaktadır. Türkiye’de astım çocuklarda % 5, erişkin % 6 oranında görülür.
Astım tanısı için öncelikle hastadan iyi bir öykü alınması gerekir. Solunum yoluyla alınan allerjenler ve irritanlar bu maddelere duyarlı kişilerde, nöbetler halinde gelen hırıltı ve ıslık sesi, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi ve öksürüğe yol açar. Yakınmalar gece ve/veya sabaha karşı görülür, kendiliğinden veya ilaçlarla tamamen yada kısmen düzelir. Astım yaşam boyu süren bir hastalıktır. Yakınmalar genellikle belirli bir mevsim veya ortamla ilişkilidir. Yakınmaların hiç olmadığı hastaların tamamen normal olduğu dönemler de olabilir.
Astımı tamamen yok etmek mümkün değildir fakat kontrol altında tutulabilir. Astım tedavisinde hasta eğitimi çok önemlidir. Sonra tetikleyici faktörlerin ortamdan uzaklaştırılması, eşlik eden hastalıkların tedavisi ve en son da ilaç tedavisi ile kontrol altında tutulmaya çalışılır
• KOAH, Astım, Bronşektazi (Obstrüktif Akciğer Hastalıkları)
Bir çok bilinen roman ve filmde, elde sigara öksüren, nefesi daralan, veya maden-fabrika ortamlarında yüzü gözleri is içinde kişiler, eserin bir yerinde fon oluşturur. Bu insanları Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin, Kemalettin Tuğcu, Charles Dickens veya Cronin’in romanlarında kolayca bulabilirsiniz. Genellikle fakir insanlardır, öksürmelerini kanıksamışlardır, durumlarının hastalık olduğunu bile düşünmezler. Günümüzde bu kabullenme artık aşılmış durumda, insanlar nefesdarlığı, öksürmek ve rahatsız edici balgam çıkarma ile yaşamak istemiyorlar. Dünya üzerindeki genel sağlık rakamlarına göre, KOAH beşinci önemli ölüm nedenidir. Sigara içme yaygınlığına bakarak, gelecek yıllarda daha üst sıralara tırmanacağını söylemek falcılık olmayacaktır.
Eskiden kronik bronşit, müzmin bronşit denilen durum, günümüzde Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı yani KOAH olarak isimlendirilmektedir. Sigara ana nedendir ama belli özel durumlarda hiç sigara içmeyenlerde de görülür. Kötü çalışma koşulları, köylerimizde eviçinde açık ocakta, kötü kuzine ve sobalarda ısınma ve yemek yaparken, sürekli duman solumak ve sigara içilen ortamda bulunmak, KOAH hastalığına yol açabilir. Birbirini takip eden iki yılın, en az üçer ayında, öksürüp balgam çıkarmaya başlamak, bu hastalığın ilk dönemidir. Eğer sigarayı bırakıyorsanız, burada kalabilir. Ama sigaraya veya neden olan yaşam koşullarınıza devam ettiğiniz sürece, yakınmalarınız ilerleyecektir. Sonuçta yılın her günü öksüren, balgam çıkaran, nefesdarlığı çeken birisi olmak işten değil. Her zaman, bu durumu olumlu yönde etkileyecek tek müdahale, sigarayla ilişkinizi kesmektir. Sorun mesleğiniz ve çalışma koşullarınızsa durum bazen çok daha zordur.
Hastalık genellikle orta yaştan sonra, daha sık erkeklerde, ama kırsal kesimde yaşamları ile ilgili olarak hanımlarda da görülür. İleri dönemde kalp yetmezliği gelişir, sık zatürre ve bronşit atakları eşlik eder.
BRONŞEKTAZİ.
Bronşların aşırı genişlemesi şeklinde tanımlanabilecek olan bronşektazi hastalığı, neredeyse astım ve KOAH kadar sık görülmesine karşılık yeterince araştırılmamıştır. Halen, hangi ilaçların etkili olabileceği konusunda yeterince bilgi yoktur.
Bronşları normalden genişlemiş olan bronşektazi hastalarında, genellikle başlıca şikayetler sık öksürük ve balgam çıkarma yakınmasıdır. Bazı hastalar her gün balgam çıkarabilirler. Hatta 24 saatte çıkardıkları balgam miktarı bir su bardağından fazla olabilir.
Balgamda kan görme de bronşektazi hastalarında sık görülen bir şikayettir. Bu kanama, balgamın içindeki çizgi şeklinde olabileceği gibi, durdurulmakta zorlanılan fazla miktarda bir kanama şeklinde de olabilir. Bronşektazi akciğer hastalıkları içerisinde ağızdan kan gelme şikayetine en sık yol açan hastalıktır.
Hastalık ilerlerse hastalarda ileri derecede nefes darlığı da gelişebilir. Bu sebeple hastaların düzenli olarak Göğüs Hastalıkları Uzmanı tarafından solunum fonksiyon testleri ile kontrolü gereklidir.
Bronşektazi hastalarının tedavisinde en önemli konu, hasta bir bronşit atağı geçirdiğinde uygun antibiyotikle tedavi edilmesidir. Uygun antibiyotiği seçebilmek için Göğüs hastalıkları Uzmanı daha önceden yapılmış balgam incelemelerinden yararlanacaktır.
Atakların tedavisinden belki de daha önemli olan, hastanın sık atak geçirmesine engel olmaya çalışmaktır. Bunun için hastalar, mutlaka düzenli olarak her gün kendilerine özel düzenlenmiş solunum fizyoterapisi tekniklerini uygulamalıdır
• Akciğer Kanseri
Akciğer Kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz açısından da önemli bir sağlık sorunudur. Hastalığa tanı konulduğunda % 75’i ileri evrededir. Hastaların ancak % 10-15 kadarı erken evre yani ameliyata uygun hastalardır.• Zatürre (Pnömoni)
PNÖMONİ (ZATÜRRE)• Akciğer Zarları Arasında Sıvı Toplanması (Plörezi)
PLÖREZİ• Tüberküloz (Verem)
Tüberküloz Nedir?• İnterstisyel Akciğer Hastalıkları
İNTERSTİSYEL AKCİĞER HASTALIKLARI (Akciğerlerin sertleşmesi)• Akciğer Embolisi (Pulmoner Emboli)
Akciğerlerin temel görevi, vücuda alınan oksijenin kana geçmesini, kandaki karbondioksitin de dışarı atılmasını sağlamaktır. Pulmoner yani akciğere ait arter (atardamar) ve dallarının, bir kan pıhtısı ile tıkanmasına “pulmoner tromboemboli” (PTE) denir. Bu pıhtının en sık kaynağı bacaktaki derin toplardamarlardır.
Tıkanıklığın akciğer dolaşımını büyük ölçüde aksattığı olgularda birden tansiyon düşer ve hasta şok durumuna girebilir. Bu durum çok sık olmamakla birlikte meydana geldiğinde hayatı tehdit edicidir.
Hastalığın en sık belirtileri; ani başlayan nefes darlığı, batıcı göğüs ağrısı, kan tükürme, çarpıntı, hafif ateş ve bazen de bacaklarda şişlikle birlikte ağrı olmasıdır.
Bazı risk faktörlerinin varlığında bu hastalığın ortaya çıkma ihtimali artar;
• Kan pıhtılaşmasına neden olan genetik hastalıklar (ailede bu tür bir hastalık varlığı)
• Uzun süre yatak istirahatı (örneğin bel fıtığı nedeniyle yatak istirahatı)
• Uzun süren seyahat
• Kanser hastalığı
• Son bir-iki ayda ameliyat geçirmek (özellikle ortopedik cerrahi)
• Travma
• Bayanlarda doğum kontrol hapı, hormon tedavisi kullanımı
• Gebelik
• Şişmanlık
• Kronik kalp ya da akciğer hastalığı olanlar
• İnme geçirenler
Tedavi edilmediğinde ölüm olasılığı %30 lara kadar ulaşabilen, her yıl 1000 kişiden birinde ortaya çıkan bu hastalıkta, özellikle yukarıda sayılan risk faktörleri olanların ani başlayan nefes darlığı ve ani başlayan göğüs ağrısı şikayetleri olduğunda göğüs hastalıkları uzmanının bulunduğu en yakın acil birime başvurmaları hayat kurtarıcı olabilir.
• Horlama ve Uyku Apne Sendromu
UYKU APNE:
Horlama erişkin insanların yaklaşık olarak % 40’ında görülmektedir. Daralan üst hava yollarından geçen havanın oluşturduğu titreşimler horlamaya neden olur. Bazen de hava yollarında tam tıkanmaya bağlı nefes durması oluşur. Uykuda 10 saniye üzerinde nefes durması apne olarak tanımlanır. Hastada apne varlığı genellikle partneri tarafından fark edilir ve çoğu hasta ne horlamasının ne de apnelerinin farkında değildir. Apnelere bağlı gece derin uykunun azalması nedeniyle gündüz aşırı uyku hali gelişir. Apne sırasında kandaki oksijen basıncı düşmeye başlar ve dokulara taşınan oksijen miktarı azalır.
Uyku apne sendromu uykuda tekrarlayan apneler ile karakterize sıklıkla kan oksijen düzeyinde azalmayla görülen bir sendromdur.
Uyku apne sendromu neredeyse vücudumuzdaki tüm sistemleri olumsuz etkileyerek çok ciddi sağlık problemlerine yol açmaktadır. En fazla kalp ve dolaşım sistemine ait sorunlara neden olur. Hipertansiyona, İskemik kalp hastalığına ve myokard enfarktüsüne, kalp yetmezliğine, kalp ritm bozuklukları ve ani ölüme neden olabilir.
Hastalarda sürekli bir yorgunluk ve halsizlik, konsantrasyon güçlüğü, hafıza kaybı, dikkat azalması, sabah baş ağrıları, gece sık idrara çıkma, gece terlemesi, okul ve iş yaşamında performans azalması, , erkek hastalarda cinsel fonksiyon bozukluğu, sürekli kilo alma eğilimine yol açar.
Kesin tanı, uykuda polisomnografik inceleme (PSG:uyku testi) yapılarak kolaylıkla konulabilir.
Hafif vakalarda kilo verme gibi genel önlemler alınarak, ağız içi araçlar kullanırlarak yada cerrahi tedavi ile sorun çözülebilir. Ancak orta ve ağır vakalarda CPAP veya BIPAP denilen cihaz kullanımı gerekmektedir.
• Uyku Laboratuvarı (Polisomnografi)
POLİSOMNOGRAFİ (UYKU TESTİ)• Bronkoskopi İşlemleri
Bronkoskopi gırtlak bölgesinden sonraki solunum yollarını ve akciğerleri incelemek, tanı ve tedavi için bir takım işlemler, girişimler yapmak kullanılan bir tür endoskopi yöntemidir. Endo iç, skopi bakma, görme demektir, yani vücudun içine bakılmasıdır. Bronko bronş kelimesi yani hava yolları anlamında olup bronkoskopi kelime olarak hava yollarının içine bakma demektir.• Solunum Fonksiyon Testleri
Nefes darlığı ile başvuran bir hastaya SFT yapılarak nefes darlığının nedenleri anlaşılabilir. Bu nedenlerden en sık görülen ve halk arasında en bilenenleri astım ile KOAH ‘tır. Bu hastalıklarda hava yolları dar olduğu için akciğerlere giren havanın çıkmasında sorun vardır. Hasta nefesini verirken ıslık sesi gibi sesler çıkabilir.• Torasentez
TORASENTEZ (AKCİĞERDEN SU ALMA İŞLEMİ)• Alerji Testleri
Deri “Prick” Testi (SPT: Skin Prick Test):
Yakınmaları bir solunum ya da besin alerjisinin varlığını düşündüren olgularda uygulanan bir testtir. Test solunum yolu ve besin allerjileri, lateks, ya da besinlerle doğrudan ( “fresh prick”) uygulanmaktadır. Yöntem antijen deriye damlatıldıktan sonra, lansetle hafifçe kaldırılıp bırakılması temeline dayanır. Testin değerlendirmesi 15 dakika sonra yapılır.
Testten önceki 1 hafta boyunca antihistaminik ve 1 ay boyunca sistemik steroid tedavisi almamış olmanız ve almanız halinde de doktorunuzu bilgilendirmeniz gerekmektedir.
Patch (yama) testi:
Egzemanın alerjik olup olmadığını ve eğer alerjense hangi alerjen maddelere karşı geliştiğini tespit etmeye yarayan bir testtir. Şüpheli maddeleri içeren alerji yapmayan bantlar deriye yapıştırılır. 72 saat (3 gün) sonra doktor tarafından tekrar değerlendirilir. Bu süre zarfında banyo yapılmaz, güneşlenilmez, aşırı terlemeye yol açan aktivitelerden kaçınılır ve bantlar yerinden oynatılmaz. Eğer bir maddeye karşı alerjiniz varsa o bölgede kızarıklık, kabarıklık, su toplaması gibi bulgular görülür. Test süresince kortizonlu ilaçlar ve kaşıntı giderici antihistaminikler kullanılmaz. Test öncesinde de iki hafta süreyle kortizonlu krem ve haplar kullanılmaz.
İntradermal İlaç deri testi:
Bazı bireylerde bazı ilaçların kullanımı sonrası nefeste daralma ve hırıltı, göğüste sıkışma hissi, öksürük, gözlerde kaşıntı,burun ve boğazda kaşıntı, hapşırık, burun tıkanıklığı veya akıntısı, deride kızarıklık ve kaşıntı, dudaklarda ve göz kapaklarında şişme, tansiyon düşüklüğü ve alerjik şok gibi alerjik durumlar oluşabilmektedir. Bu durum, bu bireylerin ilaç kullanımını sınırlamaktadır. Bu testler ilaçlara bağlı alerji tanımlayan hastalara, ihtiyaçları doğrultusunda kullanabilecekleri uygun bir ilaç seçeneği bulma amacı ile veya ilaç alerjisini kesinleştirmek için, deride uygulanır. Alerji ve Klinik İmmünoloji uzmanı hekimler tarafından gerekliliğine karar verilir ve uygulanır.
Doktorunuz sizde ilaç alerjisi düşünüyor ve içinde bulunduğunuz durumlar nedeni ile ilaç ihtiyacı içinde olduğunuz düşünüyorsa; size etkili ve emniyetli bir ilaç seçeneği bulmak amacı ile veya ilaç alerjisi tanınızı kesinleştirmek için bu
testleri yapacaktır. Bu ilaçlar ile de düşük oranda da olsa alerjik durum gelişme olasılığı olduğu için mutlaka test yapılarak önerilmelidirler.